30 Ekim 2012 Salı

Ekim 2012

Mehmet Coral - Hümeyra'nın Anıları
Arka Kapak

Peygamberin gözdesi, müminlerin anası, kıyametin gelini Hz. Ayşe'nin anıları…

"Bunlar benim özel anılarım… Mahremim… Müminlerin Anası olan Ayşe'nin değil… O'nun en sevdiği kadının, Hümeyra'sının hatıratı…Yaradan'ın nurunu içinde barındıran, cennetin yedinci katına yaşarken çıkmış kişinin göğsünde uyumuş, soluğuyla etrafına yaydığı gül rayihasını en yakınından içine çekmiş olan ben; İslam toplumunun kısaca Ebu Bekir olarak bildiği kutsal şahsiyetin kızı, Aişa Bint-i Abdullah ibni Ebu Kuhayfa'nın belleğinden divitine akan bu anıları senden sonra ilk okuyacak insanoğlundan niyazım, bana karşı dürüst olmasıdır. Resul ül Allah'ın soluğunu yüzünde, bedeninde, ruhunun derinliklerinde hissetmiş, o esintiyle bir ömür tüketmiş olan bu faninin de her şeyden önce bir kadın olduğunu unutmasın.

Kıskançlığı, ihtirasları, bedeni ve ruhunda patlayan tüm insani zaaflarıyla birlikte safkan bir kadın olduğunu…

Kadınların rüzgâra benzediğini…

Nereden, ne şiddette, ne zaman eseceğinin belli olmadığını…

Allah'ın insanoğluna onun içinden can verdiğini…

Doğum sürecinde onu kadının fanusunda üç karanlık içinde, bir yaratıştan öbürüne geçirerek oluşturduğunu…
Ve kadının kıyamete kadar hangi çağda beden bulursa bulsun, asla değişmeyeceğini bilerek okumasını niyaz ediyorum."

Sayfa Sayısı: 296
Yayınevi: Doğan Kitap

Sorgulamalarımı artıran bir kitap oldu.

 Özlem Denizmen - Cebinde Mucize Yarat
Arka Kapak
"Parasını doğru yöneten insanlar, hayatlarını da doğru yönetirler. Parayı yönetmek sürdürebilir kalkınma için de önemlidir. Özlem Denizmen'in kitabı günlük hayattaki para konularına samimi bir dille ışık tutuyor."

T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin

"Özlem, bir süredir 'sosyal girişimci' şapkasıyla sosyal ve görsel medyada çok başarılı bir şekilde yürüttüğü 'finansal okuryazarlık' projesini bu kitapla artık kalıcı hale getirdi. Böylece insanların günlük hayatlarında birçok karar almalarını gerektiren para ve bütçe yönetimi konusunda her an başvurabilecekleri önemli bir referans kaynakları, keyifli ve faydalı bir kılavuzları oldu. Özlem'in özellikle bir süredir medyada çok ses getiren programları için müthiş bir fırsat..."

Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit F. Şahenk
"Türkiye'nin en parlak girişimcilerinden ve medya yüzlerinden biri olan Özlem Denizmen tarafından yazılmış, para hakkında olağanüstü pratik bir kılavuz kitap. Özellikle tasarruf ve yatırım yapmanın özüne dokunan küçük hikayelere ve aforizmalara bayıldım!"

Harvard Business School Prof. Tarun Khanna

Sayfa Sayısı: 394
Yayınevi: Destek Yayınları

Bir değişiklik olsun dedim...  

Drunvalo Melchizedek - Yaşam Çiçeğinin Unutulmuş Sırrı 1
Arka Kapak

Bir zamanlar evrendeki tüm yaşam, Yaşam Çiçeği'nin -bizleri fiziksel varoluşa götüren ve oran çıkaran geometrik desen- yaradılışın şablonu olduğunu biliyordu. Sonra, çok yüksek bir bilinç seviyesinden karanlığa düştük ve kim olduğumuzu unuttuk. Yüzyıllar boyunca bu sır, dünyanın her tarafındaki kadim sanat eserlerinde ve oymalarda, ve yaşamın tüm hücrelerinde kodlanmış olarak kaldı.

Şimdi, bu uykudan uyanıyoruz, zihinlerimizdeki eski, bayatlamış inançları silkeleyip atıyoruz ve algı pencerelerinden içeri sızan yeni şafağın altın ışıklarını görmeye başlıyoruz. Bu kitap, o pencerelerden biridir.

Burada Drunvalo Melchizedek, Yaşam Çiçeği çalışma grubunu yazı ve grafiklerle sunarak nasıl bu duruma geldiğimizi, dünyanın neden şu andaki durumunda olduğunu ve tüm gerçek güzelliğiyle farkındalığın yeşermesine yol açan süptil enerjilerin ardındaki sırlara ışık tutmaktadır.

Kutsal geometri, varlığımızın temelindeki formdur ve gerçeğimizin kutsal düzenini gösterir. Bu düzeni, gözle görülemeyen atomdan, sonsuz sayıdaki yıldızlara kadar izleyerek her adımda kendimizi bulabiliriz. Burada verilen bilgiler, bir yol takip etmekle beraber, satırların ve çizimlerin arasında feminen özelliğin mücevheri, sezgisel anlayışı yatmaktadır. Bunları, şu tetikleyici fikirlerin etrafında görebilirsiniz:

EN ESKİ TARİHİMİZİ HATIRLARKEN

Atlantis'in Düşüşü Gerçekliğimizi Nasıl Etkiledi?

ÇİÇEĞİN SIRRI ORTAYA ÇIKIYOR

Kutsal Geometri, Yaşam Tohumu, Yıldız Tetrahedron, Dalgaboyu Evreni, Dünya'nın Kutuplarının Yer Değiştirmesi

DÜN VE BUGÜNÜMÜZÜN KARANLIK YÖNÜ

Tehlike Altındaki Dünya'mız, Buz Çağı, Dünya'nın Tarihi

EVRİM PARÇALANDIĞINDA MESİH AĞI ORTAYA ÇIKTI

Lemuryalı'lar İnsan Bilincini Nasıl Evrimleştirdiler, Mars'lıların Vahim Kararı, Gezegensel Ağ

BİLİNCİN EVRİMİNDE MISIR'IN ROLÜ

Ölüm, Yükseliş ve Diriliş, Yaşam Yumurtası, Akheneten'in Pırıltısı, Genesis'in Hikayesi

ŞEKİL VE YAPININ ÖNEMİ

Torus, Labirent, Yaşam Yumurtası, Plato'nun Cisimleri, Yaşayan Kristaller

İNSAN BEDENİNDEKİ GEOMETRİLER

Leonardo da Vinci'nin Kanon'u, Mason Çizimlerinin Sırrı, Altın Oran, Spiraller, Fibonacci Dizilimi, Kutsal Pi Oranı

Geometrinin harikalar diyarında, bilim, kadim tarih ve yeni buluşların arasında dolaşarak, Drunvalo ve Yaşam Çiçeği'nin geniş vizyonundan varoluşumuzun mucizesini keşfedin. İkinci Kitap, Mer-Ka-Ba ve 55 feet'lik çapı olan insan ışık bedenin enerji alanına detaylı olarak girmektedir. Bu bilgiler sizleri, yükselişe ve bundan sonraki boyut dünyasına götürmektedir.

Sayfa Sayısı: 228
Yayınevi: Boutique
 
Drunvalo Melchizedek - Yaşam Çiçeğinin Unutulmuş Sırrı 2
Arka Kapak

Tüm fiziksel formun en önemli geometrik yaratıcısı Kutsal Yaşam Çiçeği deseni, bu kitapta, ünlü Yaşam Çiçeği Çalışma Grupları'nın ikici yarısı olarak daha derinlemesine incelenmektedir. İnsan bedeninin orantıları, insan bilincinin ayrıntıları, yıldızların boyut ve uzaklıkları, gezegenler ve aylar, hatta insanlığın yaradılışı bu güzel ve ilahi desende kaynaklarını yansıtmak üzere gösterilmektedir. Drunvalo Melchizedek, karmaşık ve ayrıntılı bir geometrik haritalamayla, basit bir çizim gibi görünen Yaşam Çiçeği'nin tüm üçüncü boyut varoluşumuzu nasıl kapsadığını göstermektedir.

Drunvalo, Mısır'ın piramitleri ve gizemlerinden, yeni bir ırk olan İndigo çocuklara kadar, dünyamızı şekillendiren süptil enerjileri ve Gerçek'in kutsal geometrilerini sunmaktadır. Bilimin labirentlerinde, hikâye, mantık ve tesadüflerin, nereden geldiğimiz ve kim olduğumuzun hatırlamanın hayranlık ve tılsımında, ilahi bir rehberlikle ilerliyoruz.

Drunvalo, ilk defa yayınlanan Mer-Ka-Ba meditasyonunun adımlarını bizlerle paylaşıyor. Yükseliş ve dirilişin anahtarı olan gelişmiş insanın enerji alanının tekrar yaratılması için adım adım talimatlar veriyor. Sevgiyle yapıldığı takdirde, bu kadim prana soluma süreci bizlere bireyin sahip olduğu, kendini, başkalarını ve hatta gezegeni koruyan şifa veren güçlerine ve bu boyuttaki heyecan verici dünyalara açıyor. Bu kitapta geçen konu başlıklarında bir anımsama ya da kendinize ait bir yansıma bulabilirsiniz.

ÜÇÜNCÜ BİLGİ SİSTEMİNİN GÖZLER ÖNÜNE SERİLMESİ

İnsan Bilincinin Daire ve Kareleri; Leonardo da Vinci'nin Yaşam Çiçeği Anlayışı; Büyük Piramit'in Odalarının Keşfi

KADİM MİRASIMIZIN FISILTILARI

Mısır İnisiyasyonları; Dirilişin Sırları; Boyutlar Arası Gebelik; Kadim Sır Okulları; Mısır Tantrası; Cinsel Enerji ve Orgazm

MER-KA-BA MEDİTASYONU

Çakralar ve İnsan Enerji Sistemi; Bedenin Çevresindeki Enerji Alanları; Mer-Ka-Ba Meditasyonunun On Yedi Nefesi; İnsan Işık Bedeninin Kutsal Geometrileri

MER-KA-BA'NIZIN KULLANILMASI

Sidiler ya da Psişik Güçler; Mer-Ka-Ba'nın Programlanması; Prana Küresinden Şifalandırma; Tesadüfler; Düşünce ve Tezahür; Vekil Mer-Ka-Ba'nın Yaratılması

BENLİĞİN SEVİYELERİNE BAĞLANMA

Dünya Ana ve İçsel Çocuk; Yüksek Benliğinizle Yaşam; Her Şeyle Temas Kurmak; Yedi Meleğin Dersleri

İKİ KOZMİK DENEY

Lucifer Deneyi ve Dualitenin Yaratılması; 1972'deki Sirius Deneyi ve Mesih Bilinci Ağının Tekrar Yapılandırılması

YAKLAŞMAKTA OLAN BOYUT DEĞİŞİMİNDEN BEKLENTİLERİMİZ

Nasıl Hazırlanmalıyız; Dördüncü Boyutta Hayatta Kalma; Yeni Çocuklar

Drunvalo'nun dünyaya sunduğu geniş vizyon ve anlayışı kucaklayın. Yazar, Yaşam Çiçeği'nin Unutulmuş Sırlarını araştırırken, tesadüfler artıyor, mucizeler ortaya çıkıyor ve sırlar gözler önüne seriliyor.

Sayfa Sayısı: 228
Yayınevi: Boutique

Bu iki kitaptan sonra yaradılış, eski uygarlıklar derken bir çok konuda yeni okumalar yapma ihtiyacındayım.
 

22 Eylül 2012 Cumartesi

Eylül 2012

Mehmet Coral - Meryem Planı
Arka Kapak

Meryem Ana'nın kayıp mezarının peşindeki bir grup insan...

Dünyadaki ekonomik ve ruhani güçleri bünyesinde toplamak ve böylelikle dünya egemenliğini perçinlemek, yeni bir Vatikan oluşturmak isteyen ABD...

Hâlâ bir güç olduğunu kanıtlamak isteyen Vatikan...

Efes'te faaliyet gösteren Basel Vakfı...

Bulunan mezar gerçekten Meryem Ana'ya mı ait, yoksa bu Türk hükümetinin bir aldatmacası mı?
Yunanistan 1920'lerde Batı Anadolu'da kurulmuş ve 1 yıl yaşamış İyonya Cumhuriyeti'ni yeniden canlandırmak ister.

Türk hükümeti ise gerekli her tedbiri alır, her şeyi sükûnetle izler...

Sayfa Sayısı: 296
Baskı Yılı: 2007
Yayınevi: Doğan Kitap

Mehmet Coral benim için tarihi roman içinde anlatan en iyi yazarlardan biri. Kurgularını seviyorum. Bu kitapta da hırıstiyanlık tarihinden, Vatikan'ın nasıl oluşup nasıl güçlendiğine, Amerika nasıl lider ülke konumunda kalabiliyor, dünyada dengeler nasıl değişebiliyor, bunun gibi sorulara cevap buluyorsun.

Mehmet Eroğlu - Fay Kırığı 2: Emine
Arka Kapak

1979'da Milliyet Roman Ödülü'ne layık görülen "Issızlığın Ortası" romanından beri siyasal romanın ustası kabul edilen Mehmet Eroğlu, Türkiye'nin siyasal, toplumsal ve kültürel anlamda yaşamakta olduğu büyük fay çatlamasını anlattığı "Fay Kırığı Üçlemesi"nin ikinci kitabı olan "Emine" başlıklı bu romanında, bir yandan aşkı yaşamak ile hayat tarzı arasında sıkışan bireylerin kaderlerini ustalıkla çizerken, öbür yandan Müslüman hareketin iktidardaki liberal kanadından daha farklı, toplumcu bir damara yönelik koluna eğilerek, yeni tartışmaların kapısını aralıyor...

Sayfa Sayısı: 592
Yayınevi: Agora Yayınevi



Evet son son 10 yılda yaşadığımız değişimin ilk 5 yılını gözler önüne seriyor. Arada kalmışlıklar, ayrışmalar, islamcı sermaye denen paranın nasıl elde edildiği, bunun nasıl gerçek islama ters uygulamalarda kullanıldığı, yobaz diyebileceğimiz şekilde hayata geçirilen günah ve sevap kavramları. Gerçek bir müslümanın aslında aynı zamanda sosyalist olması gerektiği üzerine vurgulamalar. Ve tabi burada son yıllarda çıkış yapan İhsan Eliaçık'ın izlerini görüyorsun.


Ağustos 2012

Aret Vartanyan - Bir Nefes İstanbul
Arka Kapak

Bu kez seninle İstanbul'u ve İstanbul'daki seni, beni yaşıyoruz. Yolculuğumuzun tanıkları var bu defa. İstanbullular ve İstanbul'da yaşayanlar... Zengini, yoksulu, Kürdü, Alevisi, muhafazakârı marjinali, Ermenisi, Rumu, Musevisi... Onlarca renk, onlarca doku... Bu satırlar, bazılarının ütopya dediğinin küçük bir yansımasının, umudunun romanını yaratıyor. Birarada yaşayabilmenin hikâyesini... İstanbul'un sokaklarına karışırken senin, benim, yaşamlarımızın, aşklarımızın, içimizde kalanların, hayallerimizin, korkularımızın, umutlarımızın, yalnızlığımızın, hayat koşuşturmamızın, yeni binyılın insanlarının gel-gitlerinin arasında dolaşıyoruz. İstanbul, Türkiye, dünya, "sen"sin, "ben"im, "biz"iz... İnandığım tek gerçek bu.

İstanbul öyle bir şehir ki; hiçbir kitap seni bu şehir kadar besleyemeyecek, hiçbir müzik ruhunu bu kadar dolduramayacak, hiçbir öğreti sana bu kadar yakın gerçe (çi) gelemeyecek, hiçbir koku bu kadar zihninde yer edemeyecek... Ben sadece bir nefes çektim içime dolu dolu... Şimdi o nefesi, sayfalara bırakıp, seninle paylaşıyorum...
 
Kitapçıda incelemeden internetten satın aldım bu kitabı. Bir gezginin İstanbul'u anlatması olarak düşündüm. Ama anı-roman şeklinde bir kişisel gelişim kitabı. Tanıdık alıntı cümleler var. Zaten sonunda da bu konular üzerine koçluk yaptığınıanlıyorsun. Artık bu tip kitaplardan haz etmiyorum ama, İstanbul ve azınlıklar, ne  kadarı gerçek ne kadarı kurgu bilmiyorum ama tiplemeler, hepsi güzel anlatılmış. Ve ayrıca İstanbul'u pahalı alışveriş merkezleri ve pahalı yerlerde yiyip içme olarak görenlere de güzel göndermeler var. Yani benim İstanbul'da bulduğumu bulan birisini okumak keyifliydi.
 
Murathan Mungan - Kadından Kentler
Arka Kapak

Kadından Kentler, Murathan Mungan'ın 16 kentte geçen 16 hikâyeden oluşan yeni kitabı.
YAZAR HAKKINDA İstanbul doğumlu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nü bitirdi. İlkin çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları ve şiirleriyle görünen yazarın ilk kitabı 1980'de yayımlanan Mahmud ile Yezida'dır. Daha çok şiirleri, hikâyeleri, roman ve oyunlarıyla tanınan Murathan Mungan aynı zamanda radyo oyunu, film senaryosu ve şarkı sözü yazdı. 2007 yılını çok verimli geçiren yazar farklı türlerde beş kitap yayımladı: Kullanılmış Biletler (sinema yazıları), Kâğıt Taş Kumaş (oyun), Büyümenin Türkçe Tarihi (öykü seçkisi), Yedi Kapılı Kırk Oda (hikâye) ve Dağ (şiir)
Sayfa Sayısı: 296
Yayınevi: Metis Yayıncılık

Her bir hikaye ayrı güzeldi. Ve en güzeli de hepsini birbirinden bağımsız okuduğun 15 hikayede ki baş karakterleri son hikayede kesiştirmesiydi.

Zülfü Livaneli - Bir Adam, Bir Kedi, Bir Ölüm
Arka Kapak
"Gerçek bir şaheser! Teknik ve psikolojik olarak mükemmel! Öldürmek mi bağışlamak mı ikilemini en iyi veren roman." Yaşar Kemal

"Arkadaşlarım bunun farkında değil ama ben bu bağlantıların üstünde ya da dışındayım. Onlar gibi davranmaya, onlara benzemeye çalışıyorum, lakin içim farklı, işte romanı yazan zavallı arkadaşımın inemediği derinliklerden biri de bu. O beni, politik geçmişi olan ve Kuzey sürgününe savrulmuş, sıradan insanlardan biri sanıyor. Başımdan geçenleri, benden daha ilginç buluyor. İçimdeki derin ve köklü karanlığın farkında değil. Çünkü insanları konuşarak tanıyamazsınız. Konuşmak, canlı yaratıklar arasındaki en etkisiz iletişim aracı. Dil yalan söylüyor, olanları çarpıtıyor, insanlığın hiç bıkıp usanmadığı klişeleri tekrarlıyor. Bu yüzden, insanları dinlemek onları anlamak için yeterli değil."

12 Mart rüzgârlarının İstanbul'dan Stockholm'e savurduğu bir mülteci olan Sami Baran, yattığı hastanede Türkiye'den bir hastayla karşılaşır. Bu adam, başına gelenlerin sorumlusu olarak gördüğü eski bir bakandır. Ondan intikamını almak amacıyla Şili, Uruguay, İran gibi farklı ülkelerden gelmiş mülteci arkadaşlarıyla birlikte bir plan yapar.

Ancak, bu planı gerçekleştirmek o kadar kolay olmayacaktır: Sami Baran, anadilin yeri geldiğinde düşmanla da anlaşma aracı olabileceğini hesaba katmamıştır. Ve bu, planın önündeki engellerden sadece biridir...
Zülfü Livaneli'nin usta kaleminden, sürgün yaşamı ve öldürmek-bağışlamak ikilemi üzerine, okurları ve eleştirmenleri değişik kurgusu ve beklenmedik final(ler)iyle de etkileyen, kusursuz bir roman.

Sayfa Sayısı: 212
Yayınevi: Doğan Kitap

Zülfü Livaleni'nin her kitabı gibi bunu da severek okudum. Doğrular, yanlışlar; kime göre tabi. Hesaplaşmalar, iç hesaplaşmalar.

Mustafa Mutlu - Maratonda Sona Doğru
Arka Kapak


Mustafa Mutlu, bu kitapta ülkemizde daha önce hiç denenmeyen bir şeyi gerçekleştiriyor. Bir gazeteci için pek de kolay olmayan bir işe soyunuyor ve yıllar önce yazdığı yazılarla hesaplaşıyor...

"Sahibinin sesi değil kendi sesi" olan yazar; iz bırakmış yazılarının peşine takılıyor ve ilk kez bu kitapta yayımlanan yüzlerce yeni yazıyla bugün gelinen noktayı gözler önüne seriyor...

Yazar elinizdeki kitapta gazeteciliğin olmazsa olmazlarından "fikr-i takip"teki ustalığını sergiliyor ve hem yazılarıyla hesaplaşıyor hem de her zamanki gibi hesaplaşma yazılarına devam ediyor.

Ali Sirmen, Altan Öymen, Ayşenur Arslan, Bekir Coşkun, Can Ataklı, Emin Çölaşan, Enver Aysever, Ferda Volkan Mutlu, Güngör Mengi, Güngör Uras, Hıfzı Topuz, Mehmet Faraç, Mehmet Tezkan, Mehmet Y. Yılmaz, Melih Aşık, Nail Güreli, Necati Doğru, Nedim Şener, Oktay Ekşi, Orhan Erinç, Saygı Öztürk, Sedat Ergin, Selahattin Duman, Sinan Meydan, Şükran Soner, Tufan Türenç, Ümit Zileli ve Zülfü Livaneli'nin

Sunuş yazılarıyla...

Sayfa Sayısı: 448
Yayınevi: Etik Yayınları

Mustafa Mutlu yazılarını severek ve kendi fikirlerime yakın bularak okuduğum gazete yazarı olması dışında okuduğum 'Sonra Hayat Yeniden Başlar' romanıyla da bir kez daha gönlümü fethetmişti. Bu kitabında ise 2005 yılından itibaren önemli saydığımız durumlar hakkında yazdığı yazılara bugünden bir bakış atıyor ve nerelerde yanılmış, nerelerde doğru teşhislerde bulunmuş, hangi yazıları bir şeylerin değişmesine sebep olmuş yada hiç işe yaramamış. Bunları karşılaştırırken de kendisiyle dalga geçmeyi de ihmal etmiyor. Ama insan son 6-7 yıl yaşananları bir arada görünce ve yok canım bu da artık olamaz dediği şeylerin olduğuna şahit olunca korkularının arttığını hissediyor.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Temmuz 2012

Buket Uzuner - Uyumsuz Defne Kaman'ın Maceraları:Su
Arka Kapak

Buket Uzuner'in, bugün Anadolu'da yaşayan her kültürü derinden etkilemiş kadim Kamanlık (Şamanizm) geleneğinin dört unsuru olan SU, TOPRAK, HAVA, ATEŞ'ten ilham alarak yazdığı yeni romanı UYUMSUZ DEFNE KAMAN'IN MACERALARI dörtlemesinin ilk kitabı 'SU' çıktı!..

Gazeteci Defne Kaman bir yaz akşamı bindiği vapurda arkasında hiçbir iz bırakmadan kaybolur. Onu aramakla görevli Komiser Ali Ümit ile arkadaşı Sahaf Semahat kendilerini aniden tuhaf olaylar ve esrarengiz semboller arasında bulurlar. Bir yandan kendi hayatlarını sakatlayan yasak ve tabulara rağmen ayakta kalmaya çalışırken, kayıp gazeteci Defne Kaman'ın peşinde nefes nefese bir maceraya sürüklenirler.

Buket Uzuner, SU romanında bütün canlı varlıkları eşit değerde kabul ederek doğayı ve yaşamı kutsayan kadim Türk geleneği Kamanlık'a (Şamanlık) selam ederken, okurları hem eko-feminist bir okumaya, hem de 1000 yıl önce Uygur harfleriyle ön-Türkçe yazılmış olduğu düşünülen (Mutluluk Bilgisi) KUTADGU BİLİG ŞİFRESİ ile zihin oyunlarına davet ediyor.

Kutadgu Bilig yazarı Yusuf Has Hacib'in;
"Aklın süsü dil, dilin süsü sözdür. Kişinin süsü yüz, yüzün süsü gözdür."
beyitiyle açılan romanın bir Kutadgu Bilig şifresi kitabı olarak da okumak olasıdır. Yazar, SU romanı yazarken yakından inceleme şansı bulduğu Kutadgu Bilig'in bilinen üç orijinal nüshasından ilkini Uygur harfleriyle Türkçe yazdığı düşünülen Yusuf Has Hacib ile bu önemli eseri 1947'de günümüz Türkçesine çeviren Prof. Reşit Rahmeti Arat'ı şükranla anıyor ve bugüne kadar Türkiye'de ve dünyada hak ettiği önemi ve sevgiyi göremeyen bu güzel eserin, romanda bir şifreler kitabıymış gibi kullanılmasıyla özellikle gençler arasında ilgi göreceğini umuyor.

"Uyumsuz Defne Kaman'ın Maceraları", SU romanından sonra TOPRAK, HAVA ve ATEŞ ile devam edecektir.

Buket Uzuner kitaplarını her zaman keyifle okumuşumdur. Bu kitabı da aynı keyifle yeni şeyler öğrenerek okudum. Şamanlık, otacılık, alevilik, sünnilik.

Şafak Pavey - Nereye Gitsem Gökyüzü Benimdir
Arka Kapak


"Ben hayatı, yaşamak için değil, matem içinde sonsuz bekleyişe göre düzenlenmiş Acem ülkesinde nafile zamanlar bekledim... Severek ve ümit ederek... Bize çok benzeyen, bir uçtan diğerine savrulan kültürleri içinde hiç yabancılık çekmedim. Bize hiç benzemeyen toplumsal bezginliklerine yabancı kaldım. Büyük bir coşku ile gittiğim ülkeden derin bir hayal kırıklığı ile ayrıldım. Kolayca halledilebilecek, insana dair nice sorunun Kafdağı'nın arkasına gömülmesini, sosyal özgürlüklerin beş para değeri olmamasını hüzünle izledim."

Okuduğunuz bu kitap kimseyi öfkelendirmek için yazılmadı. Kendi çaresizlikleri ile yola çıkmış genç bir insani yardım görevlisinin, görev yaptığı ülkenin çaresizlikleri ile baş etme hikâyesinin unutulmaması için yazıldı. Daha iyi yaşamak için daha kötüsünü inşa etmiş olanların pişmanlıklarını hatırlamak için yazıldı. Nereye giderse gökyüzünün sahibi olduğuna inanan kederli sürgünleri anmak için yazıldı. Ve İnsanlığın büyük macerasına kendi küçük tecrübesi ile eklendi.
 
Şafak Pavey'in kaleminden İrana kısaca bir bakmak, ülkemde olan gelişmeler hakkında bir kez daha korkuya kapılmama sebep oldu. Bir ülke nasıl bu hale gelebilir. Bu yaşananların Kur'an ın emri olduğunu nasıl düşünebilir insanlar. İnsanın aklı almıyor. Umarım benim ülkemde; her ne kadar benzer şeyler ara ara bazı yerlerde yaşansa da; böyle şeyler olmaz.
 
Gülseren Budayıcıoğlu - Hayata Dön
Arka Kapak
Psikiyatrist Budayıcıoğlu'ndan roman tadında bir anlatı...
Hiç de güzel denemeyecek suskun mu suskun bir kız... O sustukça, terapistin tarihin mahrem yerlerinden bulup çıkardığı unutulmuş hikâyeler dökülüyor ortaya.

Genç firavun Tutankamon'un esrarı, Hitler ve Freud'un kişiliklerinde gücün analizi... 18. yüzyılda adına "Fısıltı Sanatı" dedikleri, evli kadınların yaşadığı aşk ilişkileri... Çariçe Katerina'nın çamaşırcılık ve hayat kadınlığından başlayan tılsımlı yazgısı... Eva Peron'un ve Prenses Süreyya'nın hüzünlü hayat hikâyeleri ve daha niceleri...

Derken suskunluk bozuluyor. Çirkin kızın hikâyesi başlıyor. Öyle bir hikâye ki acısıyla, dehşetiyle, hüznüyle her şeyi gölgede bırakıyor.
Çirkin genç kızın açıldıkça güzel bir prensese dönüşmesi... Psikanalizin sihirli değneğinin dokunduğu yerde ortaya çıkan bir başarı öyküsü.
 
Kesinlikle bu kliniğe gitme isteğim uyandı.

İskender Pala - Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk

Arka Kapak

Gök kubbenin altında insanın ruhunu soyan kötülükler ve giyindiren aşklar adına...

Doğu ak ejder yılında başladı yirmi üç bin yıllık gizem...

Uzayın sonsuzluğuna açılan kapıyı keşfe çıkmış bilge rahipler, uğruna topluca can verdikleri bir sırrın, binlerce yıl sonra, bir şair tarafından aşkın derin katmanlarına saklanarak korunacağını bilselerdi...

Sirüş başlıklı murassa hançerin kabzasına parmak izlerini bırakanlar, daha avuçlarının sıcaklığı gitmeden hançer kınında kan biriktiğini bilselerdi...
Bağdat, İstanbul, Roma, Paris ve diğerleri; kıyılarına vuran yeni aşkın, bütün eski tarihlerini dolduracak yoğunlukta olduğunu bilselerdi...

Bilgeler, katiller, asiller ve sevgililer; ellerinde tuttukları kitabın alev almaya hazır bir aşk külçesine dönüşmek üzere olduğunu bilselerdi...

Şair, ipeksi dizeleri arasına hayaller gibi sakladığı şifrelerin hoyrat ellerde ihtirasla parçalandığını, sonsuzluk şarabına kadeh yaptığı gelincik yapraklarının kinle dağıtıldığını bilseydi...

Ve şimdi kim bilebilir neler olacağını,

Babil uyandığı zaman?!..

Sayfa Sayısı: 416
Baskı Yılı: 2010
Yayınevi: Kapı Yayınları

İskender Pala'nın zor okuduğum kitaplarından. Bir kaç yıldır okumayı erteliyordum, ama yine doğru zaman değilmiş demek ki. Takip etmekte zorlandım. Aslında yüzyıllar içindeki Avrupa ve Orta Doğudaki değişimleri gözlemliyorsun ama ben pek içine giremedim ama azimle de bitirdim.

22 Haziran 2012 Cuma

Geri dönüş...

Kasım ayında okuduklarımı yeniden yazmaya başlayacağım demişim ama yine es geçmişim. Neyse şimdi aklımızda kaldığı kadarıyla kayıt altına alacağız. İnsan hayatında o kadar inişler çıkışlar yaşıyor ki. Tabi ki mutlulukları ve de mutsuzlukları yaşarken ruh halime göre okumaya devam ediyorum ve de film seyretmeye. Benim iki tutkum. Bu işleri çok anlamaya kafa yormuyorum, sadece zevk almaya çalışıyorum. Ve ruh halim bana hangi filmi seyretmem ya da hangi kitabı okumam gerektiğini söylüyor.
Evet en son Ocak-Şubat 2011 kayıtları yapılmış. Şimdi son 1,5 yılda okunanlara bakılacak.

Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna

Arka Kapak
"Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum "Kürk Mantolu Madonna"yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum."
Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.
 




Bir kez daha eskiye övgü.

Aylak Adam - Yusuf Atılgan
Arka Kapak


Her şeye "karşı" duran, "karşı" çıkan, "karşı" olan bir adam... Aylak Adam... Bir adı bile yok. "C." diyor Yusuf Atılgan kısaca.

İnsan her şeye bunca "karşı"yken kendine de "karşı" olmadan nasıl sürdürülebiler bir "karşı" yaşamı?

C., sıradanlığa, tekdüzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor. Hem farklıyı, hem doğru olanı arıyor. Çabasının boşuna olduğunun da farkında üstelik.

Zor bir karakter, zor bir yaşam, yalın bir roman.




Hürriyet gazetesinde Kanat Atkaya ara ara okuduğu kitaplar arasında Yusuf atılgan'ın Aylak Adamı'nı sayınca ben de hemen alıp okudum. Ne de olsa bu sıralar aylaklığa övgüler yazıyorum. Ve en güzel tarifi nerede bulurum diye arıyorum. Ve Yusuf Atılgan bunu gerçekten güzel anlatmış.

İsanbul Hatırası - Ahmet Ümit
Arka Kapak

Ahmet Ümit'in beklenen romanı İstanbul Hatırası 1 Haziran tarihinde okurlarla buluşuyor. Romanlarında zengin arka planı polisiye kurgu içinde vermekteki ustalığı ile bilinen Ahmet Ümit'in bu romanı da yine peş peşe işlenen cinayetlerin çevresinde kurgulanmış. Ancak bu kitabı sıradan bir polisiye romandan ayıran birçok özellik var. Her şeyden önce zengin kadrosu ile İstanbul Hatırası, çeşitli kesimlerden İstanbulluyu bir araya getirerek içinde barındırdığı alt öykülerle zengin bir yapı sunuyor. Birbirine bağlanan bu alt öyküler bir yandan gerilimin etkisini artırırken bir yandan da romanı şenlikli ve çok yönlü bir yapıya ulaştırıyor.

Kitabın bir başka önemli özelliği de İstanbul hakkında son derece detaylı bilgi içermesi. Kurgunun içine yerleştirilen bu bilgiler hem okumayı daha meraklı hale getiriyor hem de tarih aracılığıyla çok günümüzün dışındaki öykülerin de kurguya yerleşmesine imkan tanıyor. Böylece Ahmet ümit'in İstanbul Hatırası adlı romanı, başka başka dönemlerin öykülerinin eşliğinde, günümüz İstanbul'unun geniş bir panoramasını oluşturuyor. Tutucusundan modernine, eski İstanbullusundan yeni göç etmişine, milliyetçisinden gayrı Müslim'ine varana dek İstanbullu diye adlandırılabilecek herkes bu kitabın içinde kendi öyküleriyle birlikte İstanbul'un devasa çarklarının dişlilerini dile getiriyor. Binlerce yıllık tarihiyle İstanbul başrolü oluştururken romana girip çıkan her karakter de İstanbul'un nasıl İstanbul olduğunu aktarıyor.

'Sultanı Öldürmek' kitabını okuduktan sonra iki yıl önce okuduğum bu kitabı tekrar okumak istedim. İstanbul'la ve onun tarihiyle ilgilenenler için işlenen cinayetleri çözmeye çalışırken İstanbul'u keşfetmek keyifli oluyor ve İstanbu^'un tarihine olan merakınız daha da artıyor.
Sultanı Öldürmek - Ahmet Ümit
Arka Kapak

"Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?"

Ahmet Ümit'in Nisan ayında yayınlanacak romanı Sultanı Öldürmek bu satırlarla başlıyor. Yıllardır aynı kadını bekleyen bir tarihçinin hikâyesi bu. Şahane bir aşk için harcanmış bir ömrün hikâyesi... Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin'in başından geçen dört günlük tuhaf bir serüven. Sapında Fatih Sultan Mehmed'in tuğrası bulunan mektup açacağıyla öldürülmüş bir tarih profesörü... Bir aşk cinayeti mi? Yoksa kökleri "Ulu Hakan"ın şüpheli ölümüne uzanan bir entrika mı? Osmanlı devletinin bir imparatorluğa dönüştüğü o zaferler ve ihanetlerle dolu günlere yapılan sıradışı bir yolculuk. Ve bu heyecan verici yolculuk boyunca kulaklardan eksik olmayan o kadim soru: Tarih, geçmişte yaşananlar mıdır, yoksa tarihçilerin anlattıkları mı?

"...Ve Sultan Mehmed Han. Mehmed Han oğlu Murad Han oğlu Fatih Sultan Mehmed Han. İki karanın ve iki denizin hâkimi. Allah'ın yeryüzündeki gölgesi. Kostantiniyye'yi zapt eden padişah. Roma İmparatorluğu'nun doğal varisi, farklı dinlerden, farklı dillerden, farklı ırklardan yepyeni bir millet yaratma aşkıyla yanıp tutuşan kudretli hükümdar. Uçsuz bucaksız ovalarda at koşturan ordular. Kılıç sesleri, savaş naraları, korku çığlıkları. Ardı ardına düşen şehirler, ardı ardına yıkılan devletler, ardı ardına el değiştiren kaleler. Kırk dokuz yaşında dünyaya nam salmış bir hükümdar. Ve değişmez kader. Akşama kavuşan gün. Ecel şerbetini içen insan. Ve Fatih Sultan Mehmed'in şüpheli ölümü. Ve onun iki şehzadesi. İkiye bölünen saray, ikiye bölünen devlet, hiçbir şeyden haberi olmayan bir halk. Ve iki şehzadenin kanlı boğazlaşması sürerken saray odasında unutulan Fatih Sultan Mehmed Han'ın cansız bedeni..."
Ahmet Ümit, kusursuz bir kurguyla ele aldığı bu cinayet-aşk-tarih örgüsünde edebiyat okurlarının gözündeki ayrıcalıklı yerini bir kez daha sağlamlaştırıyor.

Metroland - Julian Barnes

Arka Kapak


Barnes'ın ilk romanı Metroland, Somerset Maugham Ödülü'nü kazandı.

Roman, 68 kuşağından iki gencin, Chris Toni'nin, gelişme süreçlerini eğlenceli bir üslupla ortaya koyar. Keskin ironi ve yoğun argosuyla dönemin darkafalılığıyla dalga geçerken kuru bir eleştiriyle sınırlı kalmaz; sözcüklerle, alanı yaşam olan bir oyuna girişir.

Her ilk romanı, Metroland kadar komik, ironik, derinlikli, Metroland kadar iyi kurulmuş olsaydı romanın ölümünden bahsedilmezdi.




Aylaklığın tarifini bulmak için okuduğum kitaplardan biri. Belki daha eskiden okusan daha keyif alabilirdim ama şimdi okuyunca aradığım tarifi bulduğumu söyleyemeyeceğim.

Düşkaçıran - Cemil Kavukçu
Arka Kapak

Cemil Kavukçu, tam bir öykü ustasıdır; küçücük bir kıvılcımdan tadına doyulmaz öyküler çıkarır. Düşkaçıran, yazarın yeni öykü kitabı. Kavukçu, bundan önceki kitaplarında doğup büyüdüğü İnegöl'den yola çıkarak taşralı gençlerin öykülerini, aşklarını, umutlarını taşımıştı okura... Meyhaneleri mesken edinmiş denizcileri, yaşadığı kasabaya sıkışıp kalmış genç kızları, çocukları... Düşkaçıran, Kavukçu'nun kitaplarında bir kırılmaya işaret eden yeni, farklı öykülerden oluşuyor. Bu öyküler gerçekle gerçeküstü arasında duruyor, öykücülüğümüze fantastik, gotik tatlar getiriyor. İnanılmazı, tedirgin edici düşleri, tuhaf hayvanları, hayaletleri konu ediniyor. Düşkaçıran Cemil Kavukçu okurları için gerçek bir sürpriz.




Ben bu kitapla tanıdım Cemil Kavukçu'yu. Belki öykü kitapları yerine romanları seçtiğimden. Aslı Erdoğan'ın öykülerinin içimi kararttığını söylemiştim. Ama şu an bu kitaptaki öyküler hakkında bir yorum yapamıyorum. Mucizevi Mandarin'den sonra bu kitabı okumuştum, en azında ondan daha iyi duygular uyandırdığını hatırlıyorum.

Mucizevi Mandarin - Aslı Erdoğan
Arka Kapak

Dünya okurlarınca "geleceğe kalacak elli yazar" arasında sayılan Aslı Erdoğan'ın ilk öykü kitabı: Mucizevi Mandarin. Yalnızca Türkçe'de değil çevrildiği yabancı dillerde de aynı ilgiyi uyandırmış bir kitap. Hoyratlığın karşısındaki ince ve güçlü bir direnç…· Yitik gözün boşluğunda· Mektup, size· Giderken· Aynanın dibine yolculuk (imgeler)· Unutulmuş topraklar· Geçmiş ülkesinden bir konuk· Bir aşk öyküsü· Hüzünlü kahveler· Mucizevi mandarin· Sırp lokantası ve Michelle· Varlık · Gökyüzü· Unutulmuş topraklar"Yaşlı ve çirkin bir mandarin, karşılığını parayla ödeyeceği zevk gecesi için olağanüstü güzel, ama taş kalpli bir fahişeye gitmiş. Sabaha karşı, yaşlı adamın uykuya dalmasını fırsat bilen genç kadın, soyguncu dostlarını çağırmış. Ne var ki mandarin, tilki uykusundan fırladığı gibi olanca gücüyle karşı koymaya, dövüşmeye başlamış. Haydutlar hem kalabalık, hem de işinin ehliymiş. onu kolayca köşeye sıkıştırmışlar. Ancak ne kadar vururlarsa vursunlar, bu zayıf, çirkin bedende yara açılmadığını, can alıcı darbelerin iz bırakmadığını görmüşler. Bıçaklarını, kılıçlarını çekmişler, ama en keskin bıçak, en acımasız kılıç bile mandarine hiçbir şey yapamıyormuş. Sonunda korkup kaçmışlar. Dövüşü izleyen kadın, yaşlı adamın mucizevi gücünden etkilenmiş, bir kez daha, bu sefer aşk adına sevişmek istemiş. Onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış. Gelgelelim güzel kadının her donuşunda mandarinin bedeninde yeni bir yara beliriyormuş, dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı yaralarmış bunlar. İçten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar. Sonunda mandarin kanlar içinde kadının kollarında yığılmış, ölmüş. Bir zamanlar izlediğim Mucizevi Mandarin adındaki bir balenin, eski Çin efsanelerinden alınma öyküsünü, ilk sevişmemizden hemen sonra Sergio'ya anlatmıştım. Nedense anlattıklarımdan pek hoşlanmadı, ama bu öykü benim en sevdiklerimden biridir.

Benim için fazla karamsar bir yazar. Yaşadığımız dünyayı biraz güzelleştirebilmek için daha umutlu, daha olumlu olmamız gerektiğine inanıyorum. Ama yazarımız herşeye o kadar karanlık taraftan bakıyor be seni de karartıyor. Ben evet beni düşündüren şeyler okumayı severim ama içinde bir umut olmalı.

Aşktan Dinle - Cemalnur Sargut
Arka Kapak

Aşk sultânı Hz. Mevlânâ'nın, Mesnevî isimli eserinde "Ey bizim sevdası hoş olan, güzel olan aşkımız, Ey bizim bütün mânevî hastalıklarımızın, dertlerimizin tabibi" diye anlattığı aşk, Allah'ın yeryüzünde kendisinden göründüğü İnsan-ı Kâmil'den, yani Allah'ın mânâsından başkası değildir. O, bu mânâyı rehber edinip, kendi vücûdu içinde nefsini rûhunun esiri haline getirerek birlemiş, aşkın da bu birliğin efendisi olmasına vesîle olmuştur. Bunun içindir ki ona, nefisleri efendi kılan mânâsında "Efendimiz (Mevlânâ)" denilmiştir.

Cemalnur Sargut "Aşktan Dinle" isimli bu kitabında bize, Hz. Mevlânâ'nın Mesnevî isimli eseri ışığında nefs, aşk, kibir, cömertlik, gösteriş, edep gibi insanın gelişiminde rol oynayan pozitif ve negatif kavramların iç mânâlarını anlatıyor. Bizi Mesnevî'de buyurulan,"Tû megû mârâ bedân şeh bâr nîst / Bâ kerîman k?rha doşvâr nîst (Benim o yüksekliklere çıkmaya gücüm yok deme, Kerîm olanın eteğine yapış, seni çıkaracaktır.)" emri üzerine, Kerîm olan Mesnevî'ye yapışmaya davet ediyor.

Aydın Boysan'ın dünyası nasıl başka bir dünya diyorsam, bunun için de aynı şeyi söylerim. Evet ben de bilenlerden, erenlerden olmak isterim ama Cemaşnur Sargut bana samimi gelmiyor. Bilemiyorum onda beni iten bir şeyler var. Ama yine de başka göz attığım kitaplarına göre bu daha okunası.

Maun Suresi Böyle Buyurdu - Yaşar Nuri Öztürk

Arka Kapak

Bu kitap, şu 6 soruya Kur’an’ın verdiği cevapları gündem yapmaktadır.
Kamunun haklarını yiyenlerin din açısından durumları nedir?
Halkı soymayı kolaylaştırmak için dini, namazı, niyazı araç yapanların din açısından durumları nedir?
İbadetlerine riya bulaştıranların din açısından durumları nedir?
Kitleleri, ne dediğini anlamadan ibadet etmeye zorlayanların durumu nedir?
İlk 4 soru bağlamında Türkiye’nin durumu nedir?
İlk 4 soru bağlamında dünyanın durumu nedir?







Mehmet : Fay Kırığı 1 - Mehmet Eroğlu

Arka Kapak

Hakkâri'deki askerliğin ardından on yıl boyunca hiçbir işte dikiş tutturamayan Mehmet Esen, 2005
Temmuz'unda İstanbul'dan cazip bir iş teklifi alır. Bu şaşırtıcı teklif, aynı bölükte birlikte savaşmış beş asteğmeni yıllar sonra bir araya getirecektir: Cenk Plevneli, İstanbul'da batmak üzere olan bir Holding'in varisi; Altan Kısa, bir sendika yöneticisi; Prof, yorgun bir öğretim görevlisi; çok zengin ve muhafazakâr bir Kayseri'li ailenin büyük oğlu Yakup Kadıoğulları ise İslamiyet ile kapitalizmin birbiriyle bağdaşmayacağına inanan birisidir. Mehmet'i İstanbul'da daha önce tanıdıklarından çok farklı iki kadın da beklemektedir: Hazza ve günâha inanan, acının yararsızlığını tekrarlayan Simin ile,Yakup'un türbanlı olduğu için üniversite eğitimini yarıda bırakan, güzelliğini gizleyen kız kardeşi Emine.
Eroğlu'nun Türkiye'nin değişen çehresine baktığı "Fay Kırığı" üçlemesini ilk kitabı olan "Mehmet"in odağında ayrı dünyalara ait iki insanın aşk öyküsü yer almasına rağmen, romanın fonunu, zenginliğini Anadolu'daki köklerinden, nüfuzunu ise İslamcı hükümete yakınlığından alan muhafazakâr Kadıoğulları Grubu'nun, İstanbul'un en eski ve tanınmış şirketlerinden olan Plevne Holding'i ele geçirme serüveni oluşturur.
Aşk, ayrı dünyaları birleştirebilir mi? Müslüman bir burjuva sınıfı yaratılması İslamiyet'e nasıl uygun düşer? Kuran'ın ahlâkı kapitalizmle bağdaşır mı? Romanda tartışılan sorunsallar bunlar olmakla beraber, romanın kahramanı Mehmet'in bu süreçte hangi tarafı seçeceği de bir anlamda günümüzün bireylerini yakından ilgilendiren bir tercihtir.
Mehmet Eroğlu, adları "Mehmet", "Emine" ve "Rojin" olan "Fay Kırığı Üçlemesi"yle ayrı dünyaları, o dünyalara ait insanları ve Güneydoğu'da yirmi beş yıldır süren savaşın 1993-1994 dönemini anlatırken, aynı zamanda ülkemizin -Laik-Müslüman, Türk-Kürt çatlakları eksenindeki- son on beş yıllık bölünüşünün bir panoramasını ustaca çizer...

Kusma Kulübü - Mehmet Eroğlu
Arka Kapak

Hayatını "benimki mutsuzluğuma alışmak" diye tanımlayan Umut, onu dölyatağından cansız bir cenin gibi dışarıya atan İstanbul'da tutunma umudunu yitirdiği gece, matematik olimpiyatlarına katılmış bir kadınla karşılaşır. Nihan, zeki ve akıllı kişilerin oluşturduğu garip bir kulübün başkanıdır. Umut da bu kulübe katılır ve kendini birden magazin dünyasının içinde bulur. Ancak bu renkli dünyadaki serüven çok geçmeden hüzünlü bir yolculuğa dönüşecektir.
Umut süprizlerle dolu bu yolculukta, insanın "kendisine acımaktan vazgeçtiğinde başkalarına da acıyabileceğini" keşfedecek ve sonunda "acımayı bilen, insancıl bir Tanrı"nın hüküm sürdüğü yeni dünyaya ulaşarak kendisiyle ilgili o büyük gerçekle buluşacaktır...
Bir yanda magazin kraliçeleri, mankenler, sahtekar işadamları, kendine dokunulmaz bir konum belirleyerek ülkenin kaderinde rol oynamak isteyen medya, öbür yanda ise genç bir kadına aşık olan kaçık bir feylesof, keskin kulaklı bir Güneydoğu gazisi, açlık grevinde belleğini yitirmiş bir kız, polisin bir türlü körleştiremediği bir ama; "Kendi cennetini arayan düş kırgınları..." İkiye bölünmüş bir kentin, ikiye bölünmüş kahramanları...
Romanlarıyla kendine ait -'işte benim yazarım' diyen bir okur kitlesi yaratan usta yazar Mehmet Eroğlu, sekizinci romanı "Kusma Kulübü"nde "bu gezegenin üstündeki en tehlikeli hastalık, yok edilmeli" diye nitelediği zenginliği, yerleşik sistemi, medya ve magazin dünyasını kıyasıya eleştiriyor ve bu eleştirilerden yola çıkarak, insanı en çok insan kılan bir erdemi büyük bir ustalıkla çarpıcı bir edebiyat temasına dönüştürüyor...

Başta tasfir edilen sahnelerden dolayı okumaya devam edemeyeceğim sandım ama yazarın edebi dili insanı öyle bağlıyor ki, bırakamıyorsun.

Düş Kırgınları - Mehmet Eroğlu
Arka Kapak
Homeros'un doğduğu kente komşu; güneşin, Tanrı'nın yarasından düşen bir kan damlası gibi denize battığı; Şeyh Bedrettin'in müritlerinin en son neferine kadar kesilip katledildiği; onlarca yıl insansız kalmış bir yarımadanın ucunda gönüllü sürgününü yaşayan, kırgın bir erkeğin, Kuzey'in kendine bakışının hüzünlü hikayesidir "Düş Kırgınları".
Aşk, pişmanlık, dostluk, erdemler ve insanlık durumları üzerine yoğunlaşan duygusal bir düşünme; aşık olmak-sevmek ikilemi üzerine cüretkar bir deneme: Mehmet Eroğlu'nun dokuzuncu romanı "Düş Kırgınları" bu şekilde de tanımlanabilir.
Mehmet Eroğlu, bu romanında -öteki eserlerinde rastladığımız zengin tema çeşitliliğinin aksine- tek bir konuya, aşk ve sevgi ikilemi üzerine yoğunlaşır. Aşk, yüreğin en narin ürperişi iken; sevgi, bazen de vazgeçmektir.
Bir yanda hayatı boyunca hep 'en son unutan' olmayı seçmiş, 'olgunluğun, üzerinde bir kusur gibi durduğu', içki ile acısını katlanabilir kılmaya çalışan düş kırgını bir adam, Kuzey; öte yanda 'mutluluktan daha görkemli olan şeyi' aramaya niyetli, Şafak; ve 'sevdiğine değil, onu en çok sevene gidecek' olan, Çiğdem. Ellili yaşlarda bir erkek ve yirmi beşinde iki genç kadın! Aşınmaz bir pişmanlığın penceresinden bakılarak anlatılan bir öykü olan "Düş Kırgınları", biri geçmişte, diğeri şimdiki zamanda yaşanan ve dramatik bir biçimde birbirinin içine giren iki aşkın ustaca kurgulandığı bir romandır.
Hem karada hem de denizde yaşayan yunus insanlar, Şeyh Bedrettin dönemine kadar uzandığına inanılan sırlar, benzersiz doğa betimlemeleri ve yerel öğeler taşıyan yan öyküler... Mehmet Eroğlu, "Düş Kırgınları"yla kendisinin de bir parçası olduğu Karaburun Yarımadası'nı hüzünlü bir aşk hikayesi için mekan seçerek, insanı ve doğasıyla yeniden yaratıyor...

Benim için geç kalınmış bir tanışma Mehmet Eroğlu ile. Geç de olsa iyi ki tanıdım. Edebi dilini ve kitapta yer alan aforizmaları çok sevdim.

 Düşünüyorum O halde Sanığım-Zulümname - Mustafa Balbay

Arka Kapak


Mustafa Balbay'ın cezaevinde yazdığı Silivri Toplama Kampı: Zulümhane isimli kitanının ardından yeni kitabı Düşünüyorum O Halde Sanığım Zulümname isimli kitabı da çok yakında çıkıyor.

Kitabın etrafına geçirilmiş bir bantla okurların Balbay'a gönderebilecekleri bir kartpostal da kitapla birlikte verilecektir.











Ne denebilir ki...

Bıkma Yaşa - Aydın Boysan
Arka Kapak


Aydın Boysan’ın 37. kitabı Bıkma Yaşa zekâ ve neşenin keskinleştirdiği mizahla 89 yaşın hayat tecrübesini bir araya getiriyor. Dostlar ve anılar usta yazarın kalemiyle yeniden canlanıyor. Aydın Boysan okurlarını sadece geçmiş günlerde değil, yine dünyanın dört bir yanında dolaştırıyor. Sanat, mizah ve içki konusundaki sohbetle renklenen BIKMA YAŞA, Aydın Boysan’ın zaman ve evren konusundaki düşünceleriyle katı gerçeklere neşe katıyor...

“İlk marifetimiz işi hınzırlığa dökmek olacak. Dünya düşünür ve bilim insanlarının uzun yıllar çalışarak ulaştığı sonuçlardan birisi, zaman hızının hiç değişmediğinde anlaşmalarıdır.
Biz şimdi pervasız düşünme kanallarına dalarak, “zaman” denen önemli ve değişmez akışa musluk takalım. O ünlü zaman akışını hızlandırıp yavaşlatalım. Hatta istersek durduralım bile...

Örnek mi? Buyurunuz: Bir dünya güzeli hanım zaman musluğunu kapatarak istediği yaşta dursun!..

Aydın Boysan'ın tecrübelerinden faydalanmak. Herkes için mümkün mü bu? Bence o dünya farklı bir dünya. Öyle bir dünyanın içinde olmadığın sürece senin için pek bir anlam ifade etmiyor. Ama yine de bazen yazılan bir cümle senin hayatında bir yere yerleşebiliyor. Farklı bir dünya nasıl olabilir diye görmek ve arada yakalayacağın cümleler yeter diyorsan okunabilir.

Aşkın Gözyaşları Mevlana - Sinan Yağmur

Arka Kapak

En mahrem bir gecenin, en matemli anında akıyordu gözyaşları. Sırların habercileri, hızına yetişemiyordu gözyaşlarının. Çok konuştuk, biraz da susalım. Susalım ve ağlaşalım. Aşkın Gözyaşları sağanağında, yitik cennetimize yol bulalım.
"5 Aralık 1273; Mevlâna gördüğü rüya ile kan ter içinde uyanır.
Şems’in seneler önce kaldığı odaya girer.
Taş duvarlar, tahta sedir, acem kilimi, odada her ne varsa hepsi Şems kokmaktadır.
Bakışları duvarda gezinir.
Senelerdir, hiçbir şeyin asılı olmadığı duvarda, bir levhayı fark eder.
Okur yazıyı, kopar çığlık, atar kendini avluya.
Karla kaplı taş zemine, yüzüstü düşüp bayılmıştır."

Bu sefer de aynı zamanı Mevlana'nın dilinden dinliyoruz.

Sonra Hayat Yeniden Başlar - Mustafa Mutlu

Arka Kapak

Bu kitapta anlatılanlar;
Sıradan ama özel...Günlük ama ömürlük...Küçük ama büyük...Basit ama zor... Sığ gibi ama derin...
Mustafa Mutlu, bir aile öyküsü etrafında aslında koskocaman bir hayatın içindeki acıları ve sevinçleri; fırtınalar arasındaki "küçük huzur" anlarını ve huzurlu görünen hayatlardaki "büyük fırtınalar"ı harmanlıyor…

"Mustafa Mutlu, gündelik ve sıradan olayları anlatır gibi yazdığı bu romanın alt metninde hayatı ve ölümü yani insan soyunun iki temel gerçeğini irdeliyor. Ölümün de sıradanlaştığı bir çağın siyasi, toplumsal sancılarını bir aile çekirdeğinde inceliyor. İşlek bir dil, akıcı bir anlatım ve harika, sıcak bir roman."Zülfü Livaneli


Keyif alarak okuduğum bir kitap oldu. İnsanların sevgi dolu kalpleri bende umut yarattı.

Küçük Mucizeler Dükkanı - Debbie Macomber

Arka Kapak

Kitapları bütün dünyada 140 milyondan fazla satan ve birçok dile çevrilen Debbie Macomber, yürek ısıtan romanlarıyla şimdi de Türkiye'de...

"Artık o eski tasasız kız değilim. Yaşadığım her günün değerini biliyorum. Çünkü hayatın ne kadar değerli olduğunu öğrendim... Hiçbir şeyi, özellikle de hayatı hafife almaz oldum. Artık hiçbir günümü boşa geçirmiyorum. Çektiğim acıların karşılıklarının olduğunu öğrendim..."

Hayatın içinden dört güçlü kadın...
Küçük mucizeler, büyük umutlar
Ve dostluğun iyileştirici gücüne dair sımsıcak bir hikâye...
Bu kitapta mutlaka kendinizden bir şeyler bulacaksınız!


İnsanın içini ısıtan bir kitap. Kafanız çok dolu olduğunda ya da umutsuz olduğunuzda, kafanızı dağıtacak ve de umutlarınızı yeşertecek, okuması çok kolay bir kitap. Basit ama sıcak bir anlatım.

Damdan Düşen Psikolog - Doğan Cüceloğlu

Arka Kapak

Afrika kabilelerinden birinde bir bebek doğduğunda kabilenin kadınları hep birlikte ormana çekilir, o bebeğe bir şarkı yaparlarmış. Dikkatle gözlemledikleri bebeğin karakteristik özelliklerini ve gücünü ona anlatan bir şarkı...
Sonra, çok sonra bir gün, hayatla başa çıkmakta zorlanıp da kolu kanadı kırılacak olursa o şarkıyı, yani kendini hatırlasın diye... Afrikalı bebek o şarkıyı dinleyerek buyurmuş...
Günün birinde o şarkıyı tekrarlayamayacak kadar kendine inancını yitirdiğinde, onu tanıyan biri ona şarkısını çalarmış ıslıkla. Kendini, gücünü, öz hâlini hatırlar, kendine gelirmiş...
Doğan Cüceloğlu aramızda bir ıslık gibi dolaşıyor...

Kendi şarkısına gelince...
Annelerimiz yaşarken ayrıca bu şarkıyı duymaya ihtiyacımız yoktur. Annemiz, o şarkının ta kendisidir zaten. Ama Cüceloğlu, sadece on yaşındaymış annesi "gitti de gelecek" sandığında... Söyleşimiz boyunca içinde yakaladığı, annesinin bıraktığı boşlukta büyüyen kocaman bir ağıt oldu; kalabalıklar içinde ürkek, mahcup, çekingen bir çocuk...
Kendi çocukluğuna el uzatır gibi uzatıyor şimdi elini bütün çocuklara; o çocukların anne-babaları, öğretmenleri hınca hınç dolduruyorlar seminerlerini.
Kitapları baskı üzerine baskı yapıyor. Çünkü Nasrettin Hoca topraklarının çocukları olarak biliyorlar ki damdan düştüklerinde çarenin hasını kendisi de daha önce damdan düşmüş olan bilir. Hele de damdan düşüp de doğrulan üstüne üstlük bir de doktorsa...
Gizlisiz saklısız anlattı bütün hayatını. Bu kitap, damdan düşen doktoralı bir psikologun, düştüğü yerden doğrulurken kendine mırıldandığı kendi şarkısının gözyaşı ve kahkaha dolu öyküsü...

İnsanın bilge olması için çok okumasına, hatta okumasına bile gerek yoktur. Sanırım bilgelik ruhun bir hali oluyor. Burada çok okuyup bir şey öğrenememiş insanları da, hiç okumadığı halde bilen insanları da görüyorsunuz. Ve bir kez daha sorunumuzun ne olduğunu görmek için, var oluş halimize dışarıdan bakabilmemizin ne kadar önemli olduğunu hatırlıyoruz.

Bir de Baktım Yoksun - Yekta Kopan
Arka Kapak

"Buzdan bir kütle, mumyadan bir heykel gibi izledim kaderimi. Babam yanımda olsa bir tokat atar kendime getirirdi beni."

Çocukluk düşlerinden yapılmış bir evin gölgeleri içinde babanın hayaletiyle karşılaşmak... Portobello’da, George Orwell’ın evinin önündeki kaldırımda oturup Tanpınar okurken zamansız sevgiliyle karşılaşmak... Kuledibi’nde, her şeyini bir Hopper çizimini elde edebilmek için harcamış bir adamla karşılaşmak... Ölüme çeyrek kala, bir balık lokantasında küçük kızının genç kadın haliyle karşılaşmak... Cinayetle kaza arasındaki bulanıklığa sığınırken, bir evcil hayvan dükkânında vicdan azabıyla karşılaşmak... Kara mizahla yoğunlaştırılmış usta anlatımıyla Yekta Kopan, okurunu, kentler, kitaplar, resimler, şarkılar, fotoğraflar ve insanlar arasında gezdiriyor. Çok iyi bildiğimiz ama unutmaya çalıştıklarımızı hatırlatıyor. Bir de Baktım Yoksun, unutulmaz bir karşılaşmalar kitabı.
Keyifle okunan öyküler. O Portobello'da Tanpınar okuyunca, aynı anda ben de Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü okumaya başladım ve de iyi ki okudum.
Kediler Güzel Uyanır - Yekta Kopan

Arka Kapak

"Beklenmedik bir anda, bir kitapla yaşadığın şaşırtıcı buluşma. Kütüphanede, rafta, çalışma masasında öylece durmakta, seni beklediğini bilmeden; zaten sen de farkında değilsin yaşanacakların. Karşılaşıyorsunuz. O senden daha cesur, sınırları yok. Sonrası kendiliğinden geliyor. Mutlusunuz. Hepsi bu."

Öyküler. Kısa öyküler. Çok kısa öyküler.

Yekta Kopan, edebiyatın en değerli parçası kısa öyküyü titizlikle işliyor. İnsanı derinden kavrayan yalın anlatımıyla hayatın tüm karmaşasını içinde taşıyan çekirdek zamanların resmini yapıyor. Cümleler, sözcükler hatta harfler, bu kitapta birer notaya dönüşüyor ve hayatın gizli ahengini sezdiriyor. Kediler Güzel Uyanır usta işi bir kitap.


Ve de Sabahattin Ali okumama sebep oldu. Öyküleri sevdim.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar
Arka Kapak

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şiiri sembolist bir ifade üzerine kurulmuştur. Aynı anlatım tarzı romanlarına da zaman zaman sirayet eder. "Saatleri Ayarlama Ensitüsü" toplumumuzun bu değişme süreci içindeki durumunu, fertten yola çıkarak topluma varan bir teknikle anlatıyor.










Kesinlikle geç kalınmış bir okuma. Başlarda okuyamayacağım sanıyorsunuz, ama ilerledikçe bu kadar mı güzel anlatım olur diyerek kendinizi içinde buluyorsunuz. Ve aradan geçen yarım asıra rağmen, maalesef Türkiye'de aslında çok fazla bir şeyin değişmediğini de anlıyorsunuz.

Değirmen - Sabahattin Ali
Arka Kapak
"İşte adaşım, sana seven bir Çingene'nin hikayesi. Çiçeklerin açtığı bir mevsimde, senin kollarına yaslanan ve çiçekler kadar güzel kokan bir vücutla uzak su kenarlarında oturtmak ve öpüşmek, yoruluncaya kadar öpüşmek hoş şeydir... (...) Fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir."









Gerçek edebiyat neymiş anlıyorsun. Öykü okumayı hiç sevmem diyenlerin bile zevkle okuyacağı öyküler ve sürpriz bir son öykü.

Dan Brown - Kayıp Sembol
Arka Kapak

Dan Brown; Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar'dan sonra Kayıp Sembol'de insanlığın yüzyıllardır beklediği bir gerçeğin peşinde... Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon, Kongre Binasında konferans vermesi için yakın bir arkadaşından davet alır. Ancak, Washington'a varır varmaz oldukça garip bir durumla karşı karşıya kalan profesör, kendini korkunç bir oyunun ortasında bulur. Kongre Binas'na bırakılmış olan bir sembolün -yakın arkadaşı Peter Solomon'ın kesik eli- varlığını haber veren bir telefon, Langdon'ı hiç de yabancısı olmadığı bir dünyaya davet etmektedir. Antikçağlarda kullanılan bu sembolik çağrı, daveti alan kişiyi ezoterik bilgeliğin hüküm sürdüğü, çok eskilerde kalmış kayıp bir dünyaya sürükleyecektir. Sonu belli olmayan bu mistik daveti arkadaşını kurtarmak için kabul eden Langdon, bir anda masonik sırların, saklı kalmış tarihin ve o güne dek görmediği yerlerin gizli dünyasında inanılmaz bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Artık cevaplanmas? gereken sorular vardır: İnsanlığın Altın Çağı, açılmaması gereken bir kapının aralığından sırlarıyla birlikte yok mu olacak, yoksa hikmetin ışığında tüm soruların cevapları mı bulunacaktır?...

Bir Apaçi Masalı - Angutyus
Arka Kapak

Dizüstü Edebiyat'ın son kitabı yine çok farklı, yine çok eğlenceli!

"Masallar dinleyerek büyümeyen çocukların masal gibi hayatları olur" diyerek başladı yola.

Toprak kokusundan arabeske, gecekondu yaşamından barmenliğe, Alanya'dan İsveç'e ve dünyanın 80 ülkesine! Sosyal, sınıfsal, duygusal ne derdimiz varsa hepsini yaşamış ve "Apaçi" deyip de anlayamadığımız gençlerin hayatını modern bir masala dönüştürmüş Angutyus'la tanışıyorsunuz.






Sınıfsal farkı eğlenceli bir şekilde anlatıyor derken, çok fazla argo ve küfür buluyorsunuz ki bunun da  bulunduğunuz sınıfa göre sizi rahatsız etme derecesi değişiyordur. Bence önemli olan bulunduğunuz yerden bakarken hiç bir şeyi yargılamamayı başarmaktır.

Elif - Paulo Coelho
Arka Kapak
"Hilal'e isminin anlamını sordu; Türkçede ayın ilk günlerinde aldığı yay biçimi demektir. Ülkemin bayrağında da vardır hilal..."
Elif'in başkahramanı dünyaca meşhur yazar Paulo Coelho, bir süredir bilgelik yolunda gelişmesinin durduğunu hissetmektedir. Belki de yapması gereken tek şey, esrarengiz ustası J.nin tavsiyesine uyup, "Gönlünün onu çektiği yere," gitmektir...

Rastlantılar Coelho'yu Rusya'ya savurur. 9288 kilometrelik yolu, bu uçsuz bucaksız ülkeyi, baştan sona trenle kat etmeye karar verir. Daha ilk durağından itibaren manevi bir arayışa dönüşen bu yolculukta ona üç kişi eşlik eder: Bir Tao ustası, Rus yayıncısı ve en ilginci, yetenekli bir keman virtüözü olan, sıra dışı genç bir Türk kadını; Hilal...

Coelho, son romanı Elif'le, bir kez daha hayatı güzelleştiren hazineleri ve mucizeleri kutluyor. Zamanın, mekânın, yaşadığımız başka hayatların dışında bir yerde, katıksız "aşk"ın peşinde, ruhun upuzun yolunu kat ediyor.

Ama bu kez, bizlere çok tanıdık gelen duraklardan geçerek...

"Coelho'nun kitapları, milyonların hayatına büyü katıyor."
-London Times-

Doğrusu benim hayatıma bir büyü kattığı söylenemez. Kendini arayışa pek bir şey katacağını sanmıyorum. Bir 'Simyacı' hiç olamaz.

Zülfi Livaneli - Serenad
Arka Kapak

Roman okumak istiyorsanız…

Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i (87) karşılamasıyla başlar.

1930'lu yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile'ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.

Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.
Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad'da Zülfü Livaneli'nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz Dengesi.
 
İnsanın içini acıtan, duygularını alt üst eden, geçmişi, bügünü, yaşadıklarını gözden geçirten bir kitap.

Marc Levy - Dostlarım Aşklarım
Arka Kapak

Dostlarım Aşklarım, dünyanın çeşitli ülkelerinde milyonlarca okura ulaşan Marc Levy’nin yeni romanı. Son dönem Fransız edebiyatının en gözde yazarlarından Marc Levy, okurlarına bir kez daha duygu ve mizah yüklü bir dünya sunuyor ve Londra’nın göbeğindeki Fransız mahallesinde geçen sımsıcak, sevecen ve sevimli bir öykü anlatıyor.

Otuzlu yaşlarını süren, boşanmış ve çocuklu iki eski arkadaş, hayatlarını yeniden kurmak için aynı çatı altına yerleştiklerinde bir kural koyarlar: Eve tek bir çocuk bakıcısı ve kadın bile ayak basmayacaktır. Biri son derece egoist ve çocuk kalmış, öbürü mükemmeliyetçi ve özverili bu iki adam, kimi zaman çatışarak, kimi zaman uzlaşarak birlikte yaşamaya çalışırlarken yalnız değildirler. Çevrelerinde dostları ve kapılarında bekleyen aşkları vardır. Peki, geçmişin izlerini silecek gücü bulabilecekler midir?

Dostlarım Aşklarım, hayatlarını başkalarıyla çoğaltmak için, ördükleri duvarları kendi elleriyle yıkma yürekliliğini gösteren insanların öyküsü.

Kolay akan, insanın içini ısıtan, sorgulatan bir kitap

Marc Levy - Birbirimize Söyleyemediğimiz Onca Şey
Arka Kapak


Düğününden birkaç gün önce, Julia babasının sekreterinden bir telefon alır. Önemli bir iş adamı olan babası Anthony Walsh törene katılamayacaktır. Her zaman mesafeli ve sorunlu bir ilişkileri olduğundan, Julia bu habere pek de şaşırmaz, ancak bu kez babasının mazereti haklıdır: Anthony Walsh ölmüştür.

Cenazenin ertesinde onu bekleyen bir sürpriz daha vardır. O güne kadarki en tuhaf seyahatine çıkacaktır; üstelik hiç düşünmediği biriyle ve on sekiz yıl önce kaybettiği başka birine doğru. Julia'nın, söylenememiş gerçekler, itiraf edilememiş sırlarla dolu geçmişi yaşamına yeni bir yön vermesine izin verecek midir? Babasının ve Tomas'la yarım kalan ilişkisinin açtığı yaralar onu nerelere savuracaktır?


Kitabın sonlarına doğru 'Dostlarım Aşklarım' daki karakterleri başka bir açıdan burada görmek çok keyifliydi.

Gül İrepoğlu - Gölgemi Bıraktım Lale Bahçelerinde

Arka Kapak


Bu roman gerçekler üzerinde hayaller kurularak yazıldı, en çok da insanların insanca yönü üzerinde durularak, Lale Devri'nin hükümdarı Sultan III. Ahmed ile bu devrin ruhunun nakkaşı Levni'nin, tarihin akışı içerisinde sivrilen kişiliklerinin de bir tahlili aynı zamanda.
Bu romandaki insanı anlatan bazı öyküler kendi sınırları içinde kalmış, bazıları ise tarihin akışını değiştirmiş.

Romanın temel kahramanları ve ölüm tarihleri gerçektir, ancak olayların birbirine bağlanışı kurgulanmıştır. Buna gerçekleri hayallerle genişleten ve zenginleştiren bir canlandırma da denebilir. Okuyucunun zihninde "Acaba?" sorusu daima cevapsız kalacak ve hayaller de hiç bitmemek üzere sürecektir.
Lale Devri tıpkı bir masal gibidir, ama alışıldığı gibi mutlu sonla bitmeyen bir masal. Zaten romanda da uzunca bir masal anlatılır, her masal gibi biraz gerçek payı, biraz kıssadan hisse, bolca hayal olan...

Lale bahçelerinde kalan gölgenin biçimi ise okuyucunun hayaline bırakılır.